Gezi Direniş Tarzı: “Arkadaşlar, Kesin Bilgi, Yayalım: Kapıları Aralık Bırakıyoruz”
Esma Akyel
Haziran 2014
Geçen yıl, yani 2013 Haziran’ında, Türkiye oldukça ilginç günlere tanıklık etti. Gezi Parkı’nı korumaya çalışan insanlara polisin uyguladığı şiddet, başta İstanbul olmak üzere birçok şehirde bir direniş hareketi başlattı. Bu dönemde yaşananlar “Gezi Direnişi” adıyla tarihe geçti.
Bu süreçte karşıt görüşlerden bireyler ve gruplar bir araya geldi. Planlanmamış ve ön hazırlığı yapılmamış bu direniş hareketi, farklı renklerin biraraya gelmesine zemin hazırladı. LGBT, Haziran direnişi sırasında öne çıkan gruplardan biriydi. Direniş hareketi LGBT bireylerin tanınırlığı açısından büyük bir kazanım oldu. 2011’de düzenlenen İstanbul Gay Pride’a yaklaşık on bin kişi katılmışken, 2012’de bu sayı yaklaşık yirmi bini buldu. 2013’te direniş akabinde gerçekleşen aynı etkinliğe katılan kişi sayısı ise yüz binlerceydi.
Gezi Direnişi, biraraya gelmeleri pek muhtemel görünmeyen birey ve grupların biraraya gelmelerini sağladı. LGBT bireyler ve Anti-Kapitalist Müslümanlar grubu Gezi Direnişi’nde oluşan temasın en önemli örneklerindendir. Bu gruplardaki bireyler birbirlerini tanıdılar ve kendiliğinden oluşmuş bir direniş pratiği ile mücadelelerinde ortak oldular. Kaos GL dergisine röportaj veren Anti-Kapitalist Müslümanlar grubu gelişen bu durumu şu şekilde açıklıyor: “Birbirlerinden farklı onlarca örgüt aynı direnişin dinamiği içinde eridi ve onları birbirinden uzaklaştıran duvarlar yıkıldı.” (1) Direniş sürecindeki kolektif birliktelik ve etkileşimin oluşan ortak direniş tarzıyla yakından ilişkili olduğu düşünülebilir. Direniş alanında oluşan yakınlığın neden ve sonuçlarını anlayabilmek için direnişin gelişim sürecine bakmak gerekir. Çünkü farklı grupların birlikteliği açısından direniş süreci önemli bir yol gösterici olacaktır.
Direniş Birazdan Başlıyor
Gezi Parkı’nda yaşanan ve daha sonrasında devam eden polis şiddeti daha çok insanın sokağa çıkmasına neden oldu. Çıkamayanlar evlerinden, sosyal medyadan eylemlere bir şekilde katılmaya başladılar. Daha önce neredeyse hiçbir eyleme katılmamış bir neslin de katkılarıyla Gezi’ye ait bir direniş tarzı ortaya çıktı. Keskin çizgileri olmayan, ironik ve espirili bir tarz. Gezi Direnişi ve sonrasındaki süreçte oldukça konuşulan bu eylem tarzının, geçmiştekilerle karşılaştırılınca alternatif bir yol sunduğu açıkça görülebilir. Örneğin; direniş sürecinde öne çıkan sloganlardan biri olan “Kahrolsun bağzı şeyler”. “Kahrolsun” Türkiye’de özellikle sol grupların sonuna “faşizm” ve “Amerika”yı ekleyerek kullandıkları bir slogandır. Bu sloganın Gezi Direnişi’ndeki kullanım biçimi direnişin tarzı hakkında oldukça açıklayıcı bir fikir verir. Aynı tarz diğer bir slogan ise “Slogan bulamadım”dır. İronik, esprili ve oldukça yeni bir tarz söz konusu. Bu direniş tarzı, direnişe bir şekilde katılan tüm birey ve gruplar tarafından, her birinin kendinden birşeyler katmasıyla oluşturuldu. Direnişçiler ortak Gezi Direnişi tarzı sayesinde birliktelik ve bağlılık duygusuna sahip oldular. Çizgisi, sınırları olmayan, açık kapılar bırakan bu tarz; içeri kimlik göstermek zorunda olmadan herkesin girebileceği ve sesini duyurabileceği bir alan sağladı. Gezi Direnişi’nde birbirlerine temas eden gruplar ötekini tanıma ve onun sorunlarından haberdar olma fırsatı yakaladılar. Oluşan ortak direniş tarzıyla birlikte bunun daha da ötesine geçerek onların mücadelelerine ortak olma şansı buldular. Gezi direnişinde oldukça dikkat çeken LGBT bireyler ve Anti-Kapitalist Müslümanlar grubu bu birliktelikten doğan, ötekinin mücadelesine ortak olma pratiğinin en önemli örneklerdendir. Anti-Kapitalist Müslümanlar grubu, kapitalist ve baskıcı sistemle, İslam’ın sosyalizm yaklaşımını öne çıkararak mücadele etmekte olan bir gruptur. Türkiye’deki İslam ve sosyalizm ilişkisine baktığımızda, bu ikisinin kolay kolay yan yana gelemediğini söyleyebiliriz. Bu grup “Mülk Allah’ındır” sloganıyla yola çıkıp İslam ve sosyalizmi bir araya getirip, yeni bir mücadele alanı yaratmış bulunmakta. Erkek egemen, baskıcı ve kapitalist sistemle mücadele etmekte olan LGBT hareketi ise alternatif bir eylem tarzı sunmakta. “Velev ki ibneyiz alışın her yerdeyiz” sloganı, Türkiye’de sistemle mücadele içerisindeki gruplarla aralarındaki farkı açıkça gösteriyor. Bu iki grup, keskin çizgiler çizerek bireyleri, grupları birbirinden ayrıştıran sistem ve onun aktörleri nedeniyle birbirleriyle temas kurabilmekten uzun süre mahrum kaldılar; ta ki Gezi’ye kadar. Haziran Direnişi sırasında ve sonrasında Anti-Kapitalist Müslümanlar ve LGBT bireyler birbirlerine dokunabildiler ve bu iki grupta da görünürlük ve eylem tarzları açısından birçok değişik söz konusu oldu.
Neler Oluyor Bize?
Gezi’den sonra Anti-Kapitalist Müslümanlar grubu ve LGBT bireylerin eylem tarzı daha ironik, daha esprili, popüler kültüre göndermeleri olan bir hal aldı. Anti-Kapitalist Müslümanlar’ın iki sloganı önemli ipuçları veriyor: Orhan Gencebay’ın “Batsın Bu Dünya” adlı ünlü şarkısının dizesi “Kula Kulluk Edene Yazıklar Olsun”; ve “Baş kaldırıyorum, o halde varım”. Daha önce eski sol geleneğin eylem tarzını benimseyen Anti-Kapitalist Müslümanlar, Gezi Direnişi’nde üretilen eylem tarzıyla hareket etmeye başladı. LGBT bireylerinin ise eylem tarzlarının Gezi’yle birlikte daha da yoğunlaştığı söylenebilir. Direniş sırasında öne çıkan sloganları “Yasak ne Ayol” ve “Ayol Resmen Devrim”di. Bu sloganlar birçok birey ve grubun dikkatini çekerek, onlara kendilerini tanıtma fırsatı da sağlamıştır.
Gezi’de oluşan ortak direniş tarzının önemi aslında Haziran sonrası günlerde anlaşıldı. Haziran’dan aylar sonra, Türkiye’de Twitter’ın yasaklanmasına verilen tepkilerde kullanılan sloganlardan biri de “Yasak Ne Ayol”du. Gezi’de oluşan direniş tarzı herkes için ortak bir dil oldu. Ortaya hep beraber mücadele edilmesi gereken yeni bir olay çıktığında çoğu kişi kendisini bu dil vasıtasıyla ifade ederken buldu. Direniş tarzı bir birlik oluşturdu ve bu birlik içerisinde artık senin sorunun, benim sorunum yoktu. Birey ve gruplar ürettikleri direniş tarzıyla birlikte, önceden onlar için öteki konumunda duranları tanıma ve daha da ileriye giderek onların mücadelelerine ortak olma şansı yakaladılar.
Anti-Kapitalist Müslümanlar direnişin kazandırdıklarını şu şekilde özetliyor: “Gezi umutlarını kaybetmek üzere olan bir halk için yeni bir algılayış biçiminin, yeni bir bakış açısının, yeni bir düşünüş biçiminin ve en önemlisi de yeni bir umudun doğuşu oldu.” (2) Açıkça belirtildiği gibi, Gezi Direnişi bize yenilikler vaat ediyor. Direniş; ataerkil, baskıcı ve kapitalist sistemle mücadeleye alternatif bir alan sağlıyor. Eylem tarzı ve onun sonucunda elde edilenlerle birlikte başka bir düzen olasılığını gösteriyor. Keskin çizgileri olmayan ortak direniş tarzı, Gezi direnişçileri arasında bir birlik oluşmasını sağlarken aslında dışarıya da açık kapılar bırakıyor. Bununla kalmayıp, herkesi böyle bir düzenin parçası olabileceği bir alana davet ediyor.
Kaynakça
- Eylül-Ekim, 2013 “Gezi’de İktidar, Hiyerarşi ve Liderlik Yoktu,” Kaos GL Dergisi, #direnayol 132.
- A.e.