Mecra

“Medya ve Kültürel Çalışmalar Platformu”

Halk Tv’nin Yükselişi

Oğuz Burkay Kuzucu

Haziran 2014

Türkiye toplumu saatler 31 Mayıs 2013 sabahını gösterdiğinde Cumhuriyet tarihinin en büyük toplumsal olayının başlamak üzere olduğundan habersizdi. Bir kaç çevreci aktivist ve bu aktivistlerin çadırlarını ateşe vermek üzere olan bir kısım polis memuru hariç bütün ülke uykudaydı. Sonra o “bir kaç” kişi onlarca, yüzlerce, binlerce ve hatta milyonlarca insana dönüşüp kimilerince “anarşi” kimilerince “terör” fakat bir çokları tarafından “direniş” olarak adlandırılan büyük alevi ateşledi. Bu konuda elbette bir çok taraf, aktör var; kazananlar ve kaybedenler var. Fakat bu aktörlerden biri öyle bir noktaya geldi ki, inanıyorum, hiç bir etmen onun bu pozisyonunu kolay kolay elinden alamayacak. Halk TV bütün bu olaylar sırasında öyle bir üne kavuştu ki üzerine düşünülmesini adeta “farz” kıldı…

CHP’nin eski genel başkanı Deniz Baykal’ın çabalarıyla 2005 yılında kurulan Halk TV, Cumhruiyet Halk Partisi’nin resmi kanalı olup yayınlarını uydudan yürütmektedir. Türkiye’ye has bu ilginç durum elbetteki sadece Halk TV ve CHP ile sınırlı değil; örneğin Milliyetçi Hareket Partisi’nin Bengütürk adında bir kanalı ve İşçi Partisi’nin de Ulusal TV adında bir televizyon kanalı var. Türkiye’deki kesimlerin hemen hemen hepsi bu kanalların siyasi partiler tarafından direkt olarak finanse edildiğini ve onların resmi kanalı şeklinde yayın yaptıklarının farkındadır diyebiliriz. Dolayısıyla, çoğunlukla mensubu oldukları partinin tabanına hitap ettiklerini düşünürsek, bu ve benzeri kanalların çoğu anadalga kanala rakip dahi olamayacağını söylemek yanlış olmaz. Ortalama rating değerleri ile popülerliklerini, anadalga kanallarla karşılaştırdığımızda; kaçınılmaz şekilde politize olmalarının yanısıra, yayın içeriklerinin tek merkezli olması, tekrara çok meyilli olmaları, ayrılan bütçelerin nispeten kısıtlı olması, ve özgün yayınlardan ziyade genelde haber ve siyasi tartışma içerikli yayınlar sunmaları nedeniyle, ortalama Türkiye seyircisi nazarında büyük oranda popülerlik kazandıklarını söylemek yanlış olur. Fakat, Halk TV, Gezi olayları esnasında, kendi kulvarındaki rakiplerine nazaran şaşırtıcı ölçüde farklı birşeyler yaptı ve bir çok farklı politik noktadan takipçi kazanmayı başarabildi. Ana dalga kanalların olayları olduğu haliyle yayınlama konusundaki çekimserlikleri ve hatta hükümet baskısından dolayı hiç yayınlamamayı tercih etmelerinin ardından, Halk TV, olayları Taksim ve Güvenpark gibi önemli noktalardan canlı yayın yaparak aktaran, bunu yaparken de canlı röportajlar ve yorumlara yer veren ilk kanaldı. Kendi deyimleriyle, “kaybedecek bir şeyleri olmadığı için”, olayların yayınlanmasına verdikleri önem, kanalın ratinglerini artırmakla kalmayıp, kanalın politik duruşuna karşı olan başka politik grupların da dikkatini çekmesini sağladı. Bir köşede kalmış, toplam seyircinin çok küçük bir kısmına hitap eden “parti-kanalı”, anadalga medyadaki rakipleriyle kıyaslandığında adeta bir “medya kahramanı” olarak anılmaya başlamıştı. Halk TV’yi daha da meşhur yapacak ilk hareketi şüphesiz ki CNN Türk’ün “meşhur” Penguen belgeselini yayınlamak oldu. Amaç çok açıktı: CNN Türk’ü bütün bu olaylara kayıtsız kaldığı yetmezmiş gibi bir de dalga geçer gibi olayların en ateşli zamanlarında, bütün dünya bu olayı gösterirken, bazı korkular sebebiyle Penguen Belgeseli yayınladığı için en mümkün şekilde yermek ve eleştirmek. Üstelik Halk TV bu gerilla taktiğini, olayların patlak vermesinden hemen sonra Erdoğan’ın ulusa sesleniş yayınını kapatarak yapmıştı. Yani Halk TV yöneticileri diyordu ki, “eğer siz Geziyi yayınlamanız gerekirken yayınlamazsanız, biz de hepiniz Erdoğan’ı verirken Penguenleri izleriz”. Bu beklenmedik hamle, protestolara katılanlar ve/veya takip eden bütün kesimler tarafından takdirle karşılandı ve kendi namına gayet başarılı bir hareket olarak tanımlandı. Yayının kısa klipleri bloglarda veya sosyal paylaşım sitelerinin çoğunda yayınlanmaya başladı ve bir “troll galibiyeti” olarak kutlandı. Halk TV’nın başarısının arkasındaki ikincil etmen de, haber kaynaklarının ajanslardan ziyade gerçek bireyler tarafından atılan tweetler ve sosyal medya girdileri olduğunu açıklamaları idi. Bu da bizlere gösteriyor ki, Doğan Haber Ajansı veya Anadolu Ajansı gibi haber ajanslarına güvenmediklerinden, elde edilebilecek en doğru bilgi “direnişçiler”den toplanmaktaydı. Gerçek twitleri ve sosyal medya girdilerini “nickname” veya isim vererek yayınladıklarından, eylemlerin doğasına da gayet uygun bir hareket yapmış oldu Halk TV çalışanları. Dolayısıyla, geleneksel medya unsuru olarak adlandırabileceğimiz Halk TV, var oluş temasını yeniden tanımlayıp, Twitter ve Facebook gibi katılım temelli medya unsurlarını yani Yeni Medya’yı kendisine haber kaynağı olarak aldı. Halk TV, eylemlerde sıkça eleştirilen “buyurgan” unsurlara karşı alternatif bir yol olduğunu gösteriyor, bu konuda ses yükselmesine zemin hazırlıyordu. Halk TV’nin üçüncü önemli hamlesi ise, Red Hack grubunu birçok kez canlı yayına misafir olarak almış olmasıdır. Toplumun bir çok kesimi tarafından varlıklarından bile haberdar olunamamış bu grup, kendi seslerini geleneksel toplum için daha meşru bir ortam olan “televizyon”da duyurabilmeyi başarmış ve sanal alemde hükümete karşı yaptıkları meydan okumaları izah etme imkanına sahip olabilmişti. Red Hack, her zaman için anti-AKP tavırları ile biliniyor olmasına rağmen internet mecrası ile sınırlı bir takipçi kitlesi vardı. Lakin Halk TV bu grubu az önce de belirttiğim gibi birden çok defa canlı telefon bağlantılarına dahil ettiklerinde bu durumu da değiştirmek için bir adım atmış oldu. Bu durumda sadece prostestocular değil olayları takip eden diğer kesimler tarafından takdirle ve şaşkınlıkla karşılandı.

Halk TV’nin türdeş kanallarının birçoğu da hükümet aleyhinde ve genellikle gezi lehinde yayın yapmış olmalarına rağmen, görünüşe göre Halk TV’nin başarısı başka türlü bir başarı idi. Yukarda sıraladığım üç önemli nokta, Halk TV’nin başarısını anlamamıza yardımcı olacak birçok ortak unsur barındırmakta. En belirgin olanı, kanalın trendleri ve çoğunluğu genç kitlelerden mütevellit protestocu grup içerisindeki popüler hissiyatı kavrayabilme yeteneği. Bu algı ve yetenek mevzusu, geleneksel olarak tanımladığımız “cool avı” gibi büyük firmaların yürüttüğü şekilde değil, gayet samimi ve sıcak şekilde gerçekleşmekteydi. Örneğin penguen mevzusu, gerçekleştiği andan itibaren, CNN Türk’e karşı çok büyük bir tepki doğurmuştu. Ve, protestocularla diğer tüm kanallardan daha hızlı ve etkili şekilde temas kurmayı başarabilen ve “havayı koklayabilen” Halk TV yapımcıları aynı gece Türkiye’deki en büyük haber kanallarından birini bu şekilde yerin dibine sokmayı becerebildi. Bu olayın kendisi, eylemlerin ve genel manada “direnişin” temel unsurlarından biri olan “zulme karşı zeka” fikriyle çok büyük bir benzerlik gösteriyordu. Halk TV’yi hem protestoculara hem de toplumun geri kalanına tanıtan ve sempati toplamasını sağlayan bir diğer unsur ise öz düşünümsel olabilmesi. Yani kanal diğer televizyon kanallarının yaptığı gibi la-samimi bir düşünce yapısıyla izleyicisine yaklaşmaktan kaçındı eylemler boyunca. O dönem Halk TV’yi izleyen herkes manasız şampuan veya vücut geliştirici alet reklamlarını kesinlikle hatırlayacaktır. Her yarım saatte bir çıkan bu reklamlar esnasında ilginç olan durum, altyazılarda sürekli “bizim de paraya ihtiyacımız var napalım” tarzı yazıların dönüyor olmasıydı. Dolayısıyla Halk TV bu tavrıyla, protestolar için önemli bir unsur olan “dürüstlük” mevzusuna bile parmak basmış oluyordu. Bütün eylemler boyunca hükümet ve medyanın iki yüzlü ve dürüst olmayan tavırları eleştirilmekteydi ve Halk TV rejisi, yayınladıkları, kendi tabirleriyle, “saçma sapan” reklamların sebebinin para kazanmak olduğunu gayet açık bir şekilde belirtmekteydi. Önemsiz gibi görünse de bu durum Halk TV’nin populerliği açısından güçlü bir yakıttı adeta. Bu benzersiz baskı altında, bütün o “büyük” medya kanalları birer birer dökülürken, toplumun en ilgisiz kesimini bile kendisinden hayal kırıklığı duymaya iterken, beklenmedik bir aktör olan Halk TV yükselmekteydi. Birçok kanalın toplumsal olayları tam olarak doğru aktarmadığı ve hatta taraflı yayınladığı düşünülürse, olaylardan sonra Halk TV’nin bu samimi tavrı sonucu popülarite kazanması sürpriz olmasa gerek. Dolayısıyla, Halk TV kendi potansiyelinin farkına varıp, ateşli genç protestocular ve onların kuşak farkından dolayı ulaşmakta zorluk çektiği ebeveynleri veya benzer çağdaki kitlelerle arasında bir köprü olmaya çalıştı. Bu sayede de, direkt olarak eylemcilerden veya aracısız röportörlerinden beslenip aldığı bilgileri “yadigar” ekrana koyarak, izleyiciler açısından nispeten daha objektif ve gerçek haber alınabilecek bir kanal olma yolunda ilerledi. Bu kombinasyonları ve alternatif oluşları, kanalı adeta bir “sığınak” haline getirdi. İşte tam da bu noktada Halk TV ve “türdeş” rakipleri arasındaki fark daha da hissedilebilir oluyor: Bengü Türk ve/veya Ulusal gibi aslında hükümet aleyhinde yayın yapan kanallar otoriteye ve buyurganlığa karşı olan bu genç grubun isteklerini ve merkezi fikriyatını kavrayamadılar; fakat Halk TV daha ilk günden bunu yakalayabildi. Bu kanallar protestoların hayati temellerini Halk TV’nin anladığı gibi anlayabildiyse bile bunu yayınlarına yansıtmayı başaramadılar. Dolayısıyla, Halk TV hükümetin ağır sansür, hileli yönlendirme ve baskılarını delmeyi başarabilen küçük bir “anti-hükümet” kanalı olmakla kalmayıp, akıllıca yönetilen ve kavramlar, kuşaklar ve farklı görüşler arasında bir köprü oluşturabilecek bir kanal olduğunu herkese kanıtladı diyebiliriz.